Yapay zeka konusunda karşılaştığımız bilgi bombardımanı ve karmaşık anlatımlar, konuyu anlamamızı zorlaştırabiliyor. Bu rehberde, temel yapay zeka kavramlarını ve uygulamalarını olabildiğince sade bir dille açıklamaya çalışacağız.
Yapay zeka konusunda karşılaştığımız bilgi bombardımanı ve karmaşık anlatımlar, konuyu anlamamızı zorlaştırabiliyor. Bu rehberde, temel yapay zeka kavramlarını ve uygulamalarını olabildiğince sade bir dille açıklamaya çalışacağız.
2018 kışında, Türk kuvvetleri Suriye’nin Afrin bölgesine ilerlerken, başka bir önemli savaş daha sürüyordu—bu kez dijital dünyada. Günlük ortalama 252.047 sosyal medya paylaşımı ile Zeytin Dalı Harekâtı, modern çatışmaların yalnızca fiziksel cephelerde değil, aynı zamanda siber alanda da yürütüldüğünü gözler önüne serdi. Başarı artık yalnızca toprak kazanımlarıyla değil, iletişim uzmanlarının “diyalojik endeks” olarak adlandırdığı ölçütlere göre de değerlendiriliyordu[1].
Tweetler Antlaşmalara Dönüştüğünde: Dijital Diplomasinin Gücü
Türkiye’nin Zeytin Dalı Harekâtı hikâyesi yalnızca askeri manevralardan ibaret değil; modern dijital diplomasinin vaatleri ve tuzakları üzerine bir ustalık sınıfıydı. 2016 yılından bu yana Türkiye’nin sınır ötesi operasyonları—Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı—sadece askeri stratejilerde değil, aynı zamanda uluslararası kamuoyuna anlatım biçiminde de bir dönüm noktasını temsil etti.
Dijital diplomasi, yanlış bilgileri kesen bir tarafı ve anlayış köprüleri kuran diğer tarafıyla iki ucu keskin bir kılıca benzetilebilir. Bu yeni ortamda her tweet, paylaşım ve dijital etkileşim, Türkiye’nin mesajını dünyaya taşıyan bir diplomatik kanal potansiyeline dönüştü.
Sayılar Bir Hikâye Anlatır: Verilerle Dijital Diplomasi
Zeytin Dalı Harekâtı’na dair istatistikler oldukça açıklayıcıdır. Analiz edilen 112.375 sosyal medya etkileşiminin %78’inden fazlası, diyalojik iletişim için temel kriterleri karşılamadı. Bununla birlikte, Türk devlet kurumları operasyon süresince etkileyici bir dijital varlık sergiledi. Popüler etiketler (#Afrin, 3,2 milyon kez kullanıldı; #AfrinOperasyonu, 1,6 milyon; #ZeytinDalıHarekâtı, 1,2 milyon) dijital alana hâkim oldu.
Ancak, görünürlük her zaman etkileşim anlamına gelmiyor. Kamu diplomasi aktörleri, izleyicilerle anlamlı iki yönlü etkileşimler kurma konusunda yalnızca %3,04 başarı oranına ulaştı. Medya aktörleri, ziyaretçileri elde tutma (%11,39) ve geri dönüş ziyaretlerini teşvik etme (%12,32) konusunda biraz daha iyi performans gösterdi. Ancak bu rakamlar, dijital platformların diplomatik etkileşim için sunduğu muazzam potansiyelin yeterince kullanılmadığını da ortaya koyuyor.
Jeopolitik Satranç Tahtası: Zemin Hazırlığı
Zeytin Dalı Harekâtı, boşlukta gerçekleşmedi. Daha önceki Fırat Kalkanı Operasyonu’nu takip eden bu harekât, Türkiye’nin güney sınırında terör örgütü PYD kontrolünde bir koridor oluşumuna karşı verdiği tepkilerin devamı niteliğindeydi. Operasyonlar, yalnızca Türkiye’nin sınır güvenliğini sağlamakla kalmadı, aynı zamanda Suriye iç savaşının getirdiği tehditlere karşı uluslararası meşruiyet kazandı.
Ancak, bu operasyonları geleneksel askeri operasyonlardan ayıran şey, anlatıların şekillendiği ve kazandığı ya da kaybedildiği sosyal medya platformlarında ustalık gerektirmesiydi.
İnsan Unsuru: Dijital Diplomaside Rakamların Ötesine Geçmek
Zeytin Dalı Harekatı’ndaki dijital strateji, modern çatışmalara dair daha geniş bir gerçeği ortaya koyuyor: askeri başarı, giderek dijital alanda kalpleri ve zihinleri kazanmaya daha fazla bağlı hale geliyor. Türk kuvvetleri yalnızca fiziksel düşmanlarla değil, aynı zamanda rakip anlatılarla, yanlış bilgilerle ve küresel bir izleyici kitlesine harekâtı haklı gösterme zorluklarıyla mücadele ediyordu.
Geleneksel diplomatik mesajlar ile gerçek dijital etkileşim arasındaki kopukluk, modern devlet yönetimindeki daha geniş bir zorluğun yansımasıdır. Kent ve Taylor’ın diyalojik teorisi; iletişimde karşılıklılık, empati ve riskin önemini vurgular—ilkelerin pek çoğu Zeytin Dalı Harekâtı sırasında uygulanmakta zorlanılmıştır.
Dersler: Monologdan Diyaloğa Geçiş
Zeytin Dalı Harekâtı, dijital diplomasinin geleceği için önemli dersler sunuyor:
4. Etkileşim Kalitesini Ölçün: Paylaşım sayısını artırmaktan ziyade, anlamlı etkileşimleri ölçmeye odaklanmak başarıyı katlayacaktır.
İleriye Giden Yol: Dijital Diplomasi 2.0
Dijital diplomasinin geleceği, yalnızca teknolojik yenilikleri benimsemekte değil, aynı zamanda diplomatik angajmana yaklaşımımızı temelden yeniden düşünmekte yatıyor. Araçlar elimizin altında; onları etkili bir şekilde kullanmak ise bizim elimizde. Bu, Türkiye’nin haklı davasını adım adım dünyaya anlatırken, diyalojik endeksin temel sorularına yanıt verebilecek içerikler geliştirmek anlamına geliyor.
Zihinlere ve Kalplere Uzanan Yeni Cephe
Küresel jeopolitiğin sürekli değişen sahnesinde, Türkiye, bölgesel güvenlik, terörle mücadele ve teknolojik yeniliklerin karmaşıklığını ustalıkla yöneten güçlü bir aktör. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı gibi sınır ötesi askeri operasyonları, stratejik vizyonunun önemli dönüm noktalarını oluşturuyor. Bu operasyonlar, sınırlarını ve vatandaşlarını koruma zorunluluğu ile şekillenirken, aynı zamanda Türkiye’nin bölgesel istikrar konusundaki daha geniş taahhüdünü de yansıtıyor.
PKK, PYD ve DEAŞ gibi terör örgütlerinden gelen tehditlere karşı koyarak, Türkiye yalnızca kendi sınırlarını savunmakla kalmadı, aynı zamanda terörizme karşı küresel çabalara katkıda bulunarak çalkantılı bir dünyada direncin bir modelini sundu.
Ancak, modern çağda askeri güç tek başına yeterli değil. Savaş alanı, algıların şekillendiği, anlatıların gerçekliği etkilediği dijital alana taşındı. Türkiye’nin, diyalog kuran, dezenformasyonu çürüten bir yaklaşımla küresel topluluğu etkileşimde bulunmaya davet eden dijital diplomasi aracını ustalıkla kullanma fırsatı ve sorumluluğu bulunuyor.
Bu noktada cesur adımlar atılmalı. Türkiye’nin dijital platformları, veri odaklı anlayışla güçlü görselleri birleştirerek tartışmasız bir anlatı sunan dinamik hikaye anlatım merkezlerine dönüşmelidir.
Sosyal medya stratejileri, etkileşimi teşvik etmeye, yalan haberlere hızlı yanıt vermeye ve tutarlılık ile güven inşa etmeye öncelik vermelidir.
Türkiye, dijital cephaneliğini keskinleştirirken, bu yeni diplomasi alanında liderliği yeniden tanımlayabilir.
Ancak zorluklar büyüktür. Yapay zekâ teknolojileriyle üretilen dezenformasyon özellikle de GAN tabanlı derin sahte (deepfake) içeriklerin yayılması, güvenilirliği sarsma potansiyeli taşıyan sinsi bir dezenformasyon katmanıdır. Türkiye, güçlü teknolojik yetenekleriyle; bu zorluğun üstesinden yapay zekâ destekli tespit araçları geliştirerek, küresel teknoloji şirketleriyle ittifaklar kurarak ve kamuoyunu sahte ile gerçeği ayırt edebilmesi için eğiterek gelebilir. İnovasyon ve eğitimi birleştiren bu çift yönlü yaklaşım, Türkiye’yi giderek daha aldatıcı hale gelen dijital ortamda gerçeğin savunucusu olarak öne çıkarabilir.
Bu çabaların merkezinde ise diyalojik indeks yer alıyor: monolog yerine anlamlı, iki yönlü iletişimi savunan bir strateji. Türkiye bu yaklaşımı benimseyerek, kültürel ve ideolojik farklılıkları aşan içerikler üretebilir, küresel etkileşimi teşvik edebilir ve zararlı anlatıları çürütebilir. Türkiye’nin yalnızca hikayesini anlatmakla kalmayıp, dünyayı mücadelelerini, arzularını ve sarsılmaz kararlılığını anlamaya davet ettiğini hayal edin.
Türkiye, geleceğine doğru ilerlerken, egemenliğini koruma, barışı ilerletme ve terörle mücadele etme konusundaki sarsılmaz bağlılığı ilham kaynağı oluyor. Bu yolculuk yalnızca Türkiye’ye ait değil; tüm ulusları yenilikçiliği benimsemeye, demokratik değerleri savunmaya ve daha güvenli ve adil bir dünya inşa etmek için iş birliği yapmaya çağırıyor. Türkiye’nin vizyonu, bize, ortak bir amaçla hareket ettiğimizde en zorlu engelleri aşma gücünü bulabileceğimizi hatırlatmalıdır.
Harekete geçme zamanı, sadece Türkiye için değil, dönüşümün eşiğinde olan küresel topluluk için de şimdi. Birlikte, egemenliğin saygı gördüğü, gerçeğin hâkim olduğu ve barışın ortak bir gerçeklik haline geldiği bir gelecek inşa edebiliriz.
Derin bir nefes alın. Dünya sizi dinliyor.
Peki, siz buna hazır mısınız?
[1] Bu makaledeki Zeytin Dalı Operasyonu’na ilişkin veriler doktora tezimden alınmıştır: Avşar, Bahadır (2021). Diyalojik halkla ilişkiler bağlamında dijital diplomasi: Zeytin Dalı Operasyonu (Doktora tezi). Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Dijital çağ, bilgiye erişimimizi devrim niteliğinde değiştirdi. Ancak bu devrimin karanlık bir tarafı var: Yapay zekâ destekli dezenformasyon. Günümüzde gördüğümüz her içerik, duyduğumuz her bilgi gerçek mi? Ya da doğru ile yanlış arasındaki çizgi, teknoloji sayesinde daha önce hiç olmadığı kadar bulanık mı? Yapay zekâ, yalnızca yaşamlarımızı kolaylaştırmakla kalmıyor; aynı zamanda dezenformasyonu hızlandırarak, toplumsal güveni ve uluslararası istikrarı tehdit eden bir araç haline geliyor. Peki, gerçek ile yalan arasındaki bu savaşta, teknoloji hangi tarafın hizmetinde?
Bu dijital savaş alanında, yapay zekâ teknolojileri büyük bir güç olarak sahneye çıkıyor. Deepfake’lerden sahte haber makalelerine, sosyal medya botlarından karmaşık algoritmalara kadar, dezenformasyonun araçları giderek daha sofistike hale geliyor. Demokrasiye, kamu düzenine ve uluslararası güvenliğe yönelik bu tehditler, göz ardı edilemeyecek kadar büyük.
Yapay zekânın dezenformasyon oluşturmadaki rolünü anlamak için, bu teknolojilerin nasıl çalıştığına daha yakından bakmamız gerekiyor. Generative Adversarial Networks (GANs), yapay zekâ teknolojilerinin en etkili araçlarından biri. GAN’ler, birbirine karşı çalışan iki yapay sinir ağından oluşur: Biri sahte içerik üretir, diğeri ise bu içeriğin gerçek mi, sahte mi olduğunu belirlemeye çalışır. Sonuç? İnsan gözüyle ayırt edilmesi neredeyse imkânsız olan sahte videolar ve görüntüler. Örneğin, bir politikacının hiç söylemediği bir konuşmayı yapıyormuş gibi gösteren deepfake videolar, GAN teknolojisinin kötüye kullanımına dair en net örneklerden biri.
Büyük dil modelleri (LLM’ler) ise metin bazlı dezenformasyonun merkezinde yer alıyor. ChatGPT, Llama, Cloud, Grog, Gemini veya benzeri modeller, ikna edici metinler yazarak sahte haberlerin üretilmesinde kullanılabiliyor. Örneğin, bir seçim sürecinde, doğru gibi görünen ama tamamen uydurma bir hikâyenin sosyal medyada hızla yayılması, demokratik süreçleri manipüle etmek için kullanılan güçlü bir araç haline gelebilir.
Doğal Dil İşleme (NLP) teknolojileri, dezenformasyonu hedef kitlelere özel hale getiriyor. Bu araçlar, kamuoyu duyarlılığını analiz ederek, manipülatif mesajların daha etkili bir şekilde iletilmesini sağlıyor. İnsan dilinin karmaşıklığını anlamak ve kullanmak, artık yalnızca teknoloji değil, aynı zamanda psikolojik bir savaş taktiği.
Dezenformasyonun etkileri sadece bireylerin bilgi algısıyla sınırlı değil. Bu yeni nesil bilgi savaşları, uluslararası güvenliği doğrudan tehdit ediyor. İsrail, Çin, Rusya ve İran gibi ülkeler, yapay zekâ destekli dezenformasyonu stratejik bir araç olarak kullanıyor[1]. İran, ABD ve İsrail karşıtı mesajlarını sosyal medyada yaymak için Uluslararası Sanal Medya Birliği’ni (IUVM) devreye sokuyor. Çin, “Spamouflage” stratejisiyle Batı karşıtı içerikleri bot ağları ve sahte hesaplarla yayarken, Rusya ise “Bad Grammar” ve “Doppelganger” operasyonlarıyla dezenformasyonun sınırlarını genişletiyor.
Bu operasyonlar, yalnızca bilgi kirliliği oluşturmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal güvensizliği derinleştiriyor ve demokratik seçim süreçlerini baltalıyor. Örneğin, 2016 ABD seçimlerinde Rusya’nın dezenformasyon çabaları, Amerikan toplumunda kutuplaşmayı artırdı ve demokrasinin temellerini sarstı. Ukrayna’daki deepfake’ler ise savaşın gidişatını etkileyen bir bilgi kaosuna yol açtı.
Yapay zekâ destekli dezenformasyonla mücadele, bireysel çabaların çok ötesinde, kolektif bir yaklaşım gerektiriyor. Öncelikle, uluslararası iş birliği şart. Avrupa Birliği’nin Dijital Hizmetler Yasası (DSA) gibi düzenlemeler, sosyal medya platformlarını daha şeffaf olmaya ve dezenformasyonla mücadeleye zorlamalı. Aynı zamanda, teknoloji şirketleri yapay zekâ destekli tespit araçlarını geliştirmeli. Sahte içeriklerin tanımlanmasında, NLP ve blockchain gibi teknolojiler kritik bir rol oynayabilir.
Eğitim de bu mücadelenin temel taşlarından biri olmalı. Medya okuryazarlığını artırmak, bireylerin dezenformasyonu tanıma ve direnç gösterme kapasitesini güçlendirecektir. Halkı bilgilendirmek, bu savaşta en etkili savunma mekanizmalarından biridir. Bunun yanı sıra, politikacılar ve teknoloji şirketleri etik kuralları belirlemek ve uygulamak için birlikte çalışmalıdır.
Eğer dezenformasyon kontrol altına alınmazsa, toplumların güvenini ve demokrasinin temellerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalırız. Gerçek, yalnızca bilgi çağında bir lüks değil; aynı zamanda sosyal düzenin, ekonomik istikrarın ve uluslararası barışın temelidir. Yapay zekânın bu denli güçlü bir araç olduğu bir çağda, onu kontrol altına almak ve etik kullanımını sağlamak, insanlığın en büyük sorumluluklarından biri haline geliyor.
Sonuç basit: Eğer gerçeği koruyamazsak, toplumsal düzeni koruyamayız. Bu mücadelede herkesin bir rolü var. Çünkü gerçeğin kaybı, hepimizin kaybı olacak. Bir düşünün: Eğer gördüğünüz hiçbir şeye güvenemezseniz, dünya nasıl bir yer haline gelir?
[1] İsrail ve diğer ülkelerin ChatGPT kullaranak yaptıkları dezenformasyon kampanyalarına ilişkin rapora ulaşmak için: RAPOR
Yapay zeka ile chatboot oluşturarak ve birden fazla yapay zeka platformunu kullanıp bilgiyi kontrol ederek oluşturduğumuz yeni rehberimiz "Medya Okuryazarlığı Rehberi". Bu rehber, Senaryo Yazım Rehberimiz ve Radyo ve Televizyon Yayıncılığı Rehberimiz ile aynı mantık silsilesi içerisinde hazırlanmıştır. (Senaryo Yazım Rehberini okumak isterseniz lütfen tıklayınız / Radyo ve Televizyon Yayıncılığı Rehberimiz için tıklayınız).
Literatürdeki bütünleşik yapının yetersizliği nedeniyle oldukça zorlu bir süreç sonrası rehberimiz oluşmuştur. Farklı üniversiteler tarafından hazırlanan medya okuryazarlığı kitapları ve akademik makaleler incelenerek yapay zeka eğitilmiş olsa da literatürde aynı konuların farklı bağlam ve çerçevelerde işleniyor olması işi oldukça zorlaştırmıştır.
Senaryo nasıl yazılır, teknik terimleri ve yazım aşamaları nelerdir, dünyada en çok satan senaryo kitapları hangileridir, en ünlü senaristler kimlerdir, hangi yöntemleri kullanırlar... Senaryo yazımı ile ilgili küçük bir chatbot çalışması ve farklı yapay zeka platformlarında 90-100 prompt yazarak oluşturduğum "Senaryo Yazım Rehberi"ni aşağıda paylaşıyorum.
Başlıklar ve detaylandırmalar bana ait, gerisi tamamen yapay zeka...
Okuyup yanlış veya eksik bir şeyler görmeniz, bu potansiyel işe yarar metni "ÇOK DAHA İŞE YARAR" hale getirir. Sonuçsa hepimizin işine yarar...
Yapay zeka ile chatboot oluşturarak ve birden fazla yapay zeka platformunu kullanıp bilgiyi kontrol ederek oluşturduğumuz yeni rehberimiz Radyo ve Televizyon Programcılığı Rehberi. Bu rehber, Senaryo Yazım Rehberimiz ile aynı mantık silsilesi içerisinde hazırlanmıştır. (Senaryo Yazım Rehberini okumak isterseniz lütfen tıklayınız. )
Prompt mantığı ve alt başlık tavsiyeleri dışındaki tüm bilgiler yapay zeka ile oluşturulmuştur. Okuyup yanlış veya eksik bir şeyler görmeniz, bu potansiyel işe yarar metni "ÇOK DAHA İŞE YARAR" hale getirir. Sonuçsa hepimizin işine yarar...
En yoğun ChatGPT kullanılmıştır. Görseller DALL-E ile oluşturulmuştur. Claude ve Perplexity platformlarında bilgiler kıyaslanmıştır.
Her türlü paylaşım ve kopyalama serbesttir... Sitede hiçbir engel yok...
Günümüz toplumlarının karşı karşıya olduğu en büyük tehditlerden biri haline gelmiş olan dijital dezenformasyon; "Dijital Çağın Karanlık Yüzü: Teknoloji, Siyaset ve Güvenlikte Dezenformasyon" isimli yeni kitabızda tüm detayları ile işlenerek yayınlandı.
Bu kitap, iletişim teorilerinin geniş yelpazesini sistematik bir şekilde ele alarak, okuyucularına zengin bir bilgi kaynağı sunmaktadır. Eser, iletişim biliminin temellerini atan Chicago, Frankfurt ve Birmingham okullarının yaklaşımlarını detaylı bir şekilde inceleyerek başlamaktadır. Bu tarihsel perspektif, modern iletişim teorilerinin kökenlerini anlamak için sağlam bir zemin oluşturmaktadır.
32 akademisyen bir araya gelerek "METAVERSE - Geleceğin Dünyalarını İnşa Edecek Teknolojiler, Fırsatlar ve Tehditler" isimli kitabı yayınladık. Bu kitap önce Nobel'den yayınlandı. Daha sonra ABD merkezli springer yayınevi Metaverse serisine eklemek üzere talep etti ve yazarların onayı ile yayınladı. Hep biz birilerinin yayınlarını Türkçe'ye çevirmeye çalışırken Türk Akademisyenlerin hazırladığı bir yayın dünyanın en büyük yayın evlerinden biri tarafından talep edildi. Yani dünyayı ilgilendiren geleceğin teknolojileri hakkında hazırladığımız bu kitap "tersine beyin göçü" yaptı.
"Planlı Medya Faaliyetlerinin Seçmen Davranışı Üzerine Etkisi: Genç Parti Örneği" başlıklı yüksek lisans tezim o dönemde beklenmedik bir başarı elde eden Genç Parti'nin bu başarısının altında yatan seçim kampanya stratejisini detaylı araştırmaktadır. 2004 yılında Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü tarafından kabul edilen bu araştırmamla, dönemin siyasi atmosferini derinlemesine analiz ederek, araştırmacılar için fikir verici ve kapsamlı bir içerik sunmaya çalıştım.
"Diyalojik Halkla İlişkiler Bağlamında Dijital Diplomasi: Zeytin Dalı Operasyonu" başlıklı doktora tezini Türkiye'nin modern diplomasi ve uluslararası iletişim alanlarında uygulanabilir ve başarılı işler çıkarmak amacıyla yazdım. 2022 yılında Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü tarafından kabul edilen bu araştırma, Türkiye'nin güvenlik politikalarındaki paradigma değişimini ve bunun dijital diplomasi açısından ortaya çıkan etkilerini derinlemesine incelemektedir.
Her kültür, renk ve dilden insanı bir araya getiren internet, küresel vatandaşın ana arteri olurken etik anlamda birçok yeni sorun alanı da oluşturmuştur. Mehmet Varış ile birlikte yazdığımız bu akademik makalede sosyal medyada nefret söylemi üzerine Türkiye'de oluşan dijital ortamı değerlendirdik.
Uluslararası Haber Kanalı TRT World’ün Kovid-19 Küresel Pandemi Krizi Döneminde Sosyal Medya Kullanımı isimli bu makalede Kovid-19 salgın sürecinde insanların haber kaynağı olarak sosyal medyayı daha yoğun bir şekilde kullanmaya başlamasıyla ortaya çıkan süreç incelenmektedir. Türkiye’nin İngilizce yayın yapan kanalı TRT World'ün pandemi döneminde yaptığı sosyal medya paylaşımları bu makalenin temel çıkış noktasını oluşturmaktadır.
Üsküdar Üniversitesi 11. Uluslararası İletişim Günleri “Dijital Eşitsizlik ve Veri Sömürgeciliği” ana temasıyla yapılan sempozyumda "Yapay Zeka ile Müzik Üretimi: McLuhan'ın Medya Teorisi Işığında İnsan-Makine etkileşimi" başlıklı bildiriyi sunduk.
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen "Dijital Çağda Dezenformasyon" konulu IV. Uluslararası İletişim Sempozyumunda “Disinformation on Social Media: Distinguishing Fact From Fiction" başlıklı bildirimizi sunduk.
Günümüz dünyasında sosyal medyanın iletişim ve bilgi alışverişindeki rolü giderek artıyor. Bir yandan insanlara fikirlerini ifade etme fırsatı sunarken, diğer yandan toplumda eşitliği artıran sosyal medya platformları, ne yazık ki bazı kişi ve gruplar tarafından bir baskı ve hegemonya aracı olarak da kullanılabiliyor.
Süleyman Demirel Üniversitesi öğrencileriyle buluşarak Metaverse konusunda kapsamlı bir seminer gerçekleştirdik. Bu seminer, yakın zamanda yayınlanan "Metaverse: Geleceğin Dünyalarını İnşa Edecek Teknolojiler, Fırsatlar ve Tehditler" adlı kitabımızın bir bölümünü özetleme fırsatı bulduğum özel bir etkinlik oldu.
İletişim Başkanlığı tarafından düzenlenen önemli bir Metaverse panelinde konuşmacı olarak yer alma fırsatı buldum. Bu panel, geleceğin teknolojisi olarak görülen Metaverse'ün iletişim dünyasına etkilerini tartışmak için düzenlendi.
Kırgızisyan Türkiye Manas Üniversitesi organizasyonunda gerçekleşen "IV. Uluslararası İletişim Sempozyumu: Dijital Çağda Dezenformasyon" başlıklı etkinlikte, dijital çağın en büyük sorunlarından biri olan dezenformasyonu ele aldık. Sempozyumda "Disinformation on Social Media: Distinguishing Fact From Fiction" başlıklı bildirimizi sunduk.
IV. Uluslararası İletişim Sempozyumu: Dijital Çağda Dezenformasyon'da, "Dezenformasyon Çağında Dijital Medyada Kriz Yönetimi Vaka İncelemeleri" başlıklı bildirimizi sunma fırsatı buldum. Bu bildiride, dijital medyada yaşanan krizlerin, özellikle dezenformasyonun hızla yayıldığı bir çağda, nasıl yönetilmesi gerektiğini ve bu süreçte karşılaşılan zorlukları detaylı bir şekilde ele aldık.